Evlerimizin içinde, çocuklarımıza ilişkin sessiz bir trajedi giderek büyüyor. Fiili terapistlik (duyu bütünleme terapisti) mesleğim gereği, yüzlerce çocukla ve aileyle bir araya geldiğimden, bu trajedinin gözlerimin önünde oluşmaya başladığına şahit oluyorum.
Son 15 yılda bu alanda çalışmış olan öğretmenler ve uzmanlarla sohbet edin. Çocukların zihinsel sağlığına ilişkin benimkine benzer endişeleri duyacaksınız. Dahası, geçtiğimiz bu son 15 yılda araştırmacılar çocukların zihinsel rahatsızlıklarına dair keskin ve sürekli bir artışa dikkat çeken, alarm verici düzeydeki istatistikleri yayınlıyorlar; bunun artık salgın boyutuna ulaştığını da vurgulayarak:
Hayır, “daha fazla teşhis” çözüm değil!
Hayır, “hepsi doğuştan böyle” cevap değil!
Hayır, “bunların hepsi eğitim sisteminin hatası” değil!
Evet, itiraf etmesi ne kadar sancılı olsa da, çoğu durumda (ama hepsinde değil) çocuklarımızın yaşadıkları zorlukların cevabı biz ebeveynleriz!
Beynin çevresel koşulları çerçevesinde kendini yeniden yapılandırma kabiliyetine sahip olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış bir durum. Fakat maalesef, çocuklarımıza sunduğumuz çevresel koşullar ve ebeveynlik tarzımızla, onların zihinlerini yanlış yönde yapılandırıyor ve günlük hayatlarındaki zorlu mücadelelerine yenilerini ekliyoruz.
Evet, birtakım engellerle hayata gelmiş çocuklar elbette var, ve ailelerinin onlara dengeli bir ortam ve ebeveynlik sunma yönünde en samimi çabalarına rağmen, bu çocuklar tökezlemeye devam ediyor. Benim bu yazıda bahsedeceğim çocuklar onlar değil.
Karşılaştıkları zorluklar büyük oranda, en iyi niyetlerle onlara en iyi şartları sağlamak için uğraşan ebeveynlerin şekillendirdiği çevresel etmenler tarafından belirlenen diğer çoğunluktan bahsediyorum. Mesleki tecrübelerime göre ebeveynler, ebeveynlik konusundaki bakış açılarını değiştirdiklerinde, bu çocukların çoğu da değişiyor.
Çağımızın çocukları sağlıklı bir çocukluk dönemi için gerekli birtakım temel unsurlardan mahrum durumda. Bunların arasında:
Bunun yerine çocuklar;
Böylesi sağlıksız bir ortamda sağlıklı bir neslin yetişmesinin muhtemel olduğuna inanan var mı? Tabii ki, hayır! Ebeveynliğin bir kısa yolu yok ve insan doğasını yanıltma becerisine de sahip değiliz. Gördüğümüz üzere, sonuçları oldukça yıkıcı. Çocuklarımız duygusal esenlikle geçen dengeli bir çocukluğa kavuşamamanın acısını çekiyorlar.
Eğer çocuklarımızın mutlu ve sağlıklı bireyler olarak yetişmesini istiyorsak, uyanmalı ve en temel ilkelere geri dönüş yapmalıyız. Bu hala mümkün! Bunu biliyorum çünkü yüzlerce danışanım alttaki önerileri uygulamaya geçirerek haftalar içinde çocuklarının duygusal hallerinde olumlu değişiklikler gördü (bazı durumlarda günler içinde):
Sınırları belirleyin ve şu an çocuğunuzun EBEVEYNİ olduğunuzu anımsayın, bir arkadaşı değil.
Çocuklara, istedikleri değil ihtiyaç duydukları şeylerle dolu dolu geçen dengeli bir yaşam tarzı sunun. Eğer istedikleri, ihtiyaç duydukları bir şey değilse “hayır” demekten korkmayın.
Onlara sorumluluğun ve bağımsızlığın neler olduğunu öğretin. Küçük başarısızlıklar karşısında aşırı korumacı davranmayın. Bu onları hayatın daha büyük güçlüklerinin üstesinden gelebilmeleri için gerekli yetileri kazanmaları yönünde eğitir.
Haz ve tatmin duygularını erteleyebileceklerini gösterin ve “sıkıldığı zamanın” yaratıcılığını açığa çıkartacağı vakit olduğunu anlayabileceği olanaklar sunun:
Çocuklarınızla bağlantı kurabilmek için duygusal açıdan erişilebilir olun ve kendi öz-denetlemelerini ve sosyal becerilerini oluşturmalarına rehberlik edin:
Tüm bir nesil reçeteye tabi olmadan önce, çocuklarımızın hayatında birtakım değişiklikler yapmamız gerekiyor! Şu an çok geç değil, fakat yakında olacak…
Çeviri: Taner Olçum
Kaynak: http://deeprootsathome.com/raising-children-technology/